
Ulgener
- Arzu Ceren Doğdu
Uluslararası deniz taşımacılığı, dünya ticaretinin yaklaşık %80’ini ve küresel sera gazı emisyonlarının %2,5 ila %3’ünü oluşturmaktadır. Bu oran, birçok ülkenin ulusal emisyonlarından daha yüksek olup sektörün çevre üzerindeki etkisini gözler önüne sermektedir. Taşımacılık faaliyetlerinin artışıyla sektör kaynaklı karbon salımı da istikrarlı şekilde yükselmiş; 2008'de yaklaşık 940 milyon ton olan CO₂ salımı, 2018'de 1.076 milyon tona ulaşmıştır. Bu durumda denizcilik sektörü, küresel ekonomi için vazgeçilmez bir yol olmaya devam ederken, çevre kirliliği ve küresel ısınma açısından da ciddi bir tehdit haline gelmiştir. Emisyonların büyük kısmı CO₂ olmakla birlikte, NOₓ, SOₓ, CH₄ ve kara karbon gibi bileşenler de küresel ısınma ve okyanus asitlenmesi gibi ciddi çevre sorunlarına yol açmaktadır. Sektör mevcut hızda devam ederse, 2050’ye kadar küresel emisyonların %10'una kadarından sorumlu hale gelebilecektir. Bu riskler doğrultusunda Uluslararası Denizcilik Örgütü (“IMO”- International Maritime Organization), 2018’de "IMO Sera Gazı Stratejisi (Greenhouse Gas Strategy “GHG” )"ni kabul ederek 2050’ye kadar emisyonları %50 azaltmayı hedeflemiş, artan çevresel baskılar üzerine ise 2023 yılında stratejisini güncellemiştir. "2023 IMO Strategy on Reduction of GHG Emissions from Ships" belgesiyle sektörün 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşması hedeflenmiş; 2030 ve 2040 için ara hedeflerle daha iddialı bir azaltım planı oluşturulmuştur.
2023 IMO Sera Gazı Stratejisi, uluslararası denizcilikten kaynaklanan sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik kapsamlı bir yol haritası sunarak, dünyayı daha temiz bir yer haline getirmeyi amaçlamaktadır. Stratejinin vizyonu, denizcilik sektörünün sebep olduğu sera gazı emisyonlarını en kısa sürede kademeli olarak ortadan kaldırmak ve bu süreçte adil ve eşitlikçi bir geçişi teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, 2050 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonuna ulaşmak asıl hedeftir.. Stratejinin başlıca hedefleri arasında, yeni gemilerin enerji verimliliğini artırarak karbon yoğunluğunun azaltılması, uluslararası deniz taşımacılığındaki CO₂ emisyonlarının 2030 yılına kadar 2008 seviyelerine kıyasla en az %40 oranında azaltılması ve sıfır emisyon teknolojilerinin kullanımının artırılması yer almaktadır. Ayrıca, denizcilik sektörünün genel enerji verimliliği ve sıfır emisyonlu teknolojilerle enerji dönüşümüne öncelik verilerek, 2030 yılında deniz taşımacılığında kullanılan enerjinin %10'unun sıfır emisyonlu kaynaklardan sağlanması hedeflenmektedir. Bu stratejinin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için gösterge niteliğindeki kontrol noktaları da belirlenmiştir: 2030 yılına kadar emisyonların %20-30 oranında azaltılması, 2040 yılına kadar ise %70-80 oranında bir azalma sağlanması öngörülmektedir. Bu hedeflere ulaşılması, küresel ısınmanın etkilerini sınırlama ve Paris Anlaşması'nın 2°C hedefine katkıda bulunma amacını taşımaktadır.
Enerji verimliliği yönetim sistemlerinden biri olan CII (Carbon Intensity Indicator) gibi araçlar, gemi operasyonlarının karbon yoğunluğunu ölçerek bu hedeflerin izlenmesi ve daha etkin hale getirilmesi için önemli bir rol oynamaktadır. CII, IMO'nun bu stratejisinin önemli bir parçası olarak, gemilerin karbon salımlarını azaltma yönünde somut adımlar atılmasını sağlayan bir gösterge olarak öne çıkmaktadır. 2023 IMO Sera Gazı Stratejisi ile Carbon Intensity Indicator (CII) arasındaki farklar, her birinin sektördeki emisyon azaltımı hedeflerine ulaşmada nasıl bir rol oynadıklarını anlamamıza yardımcı olur. GHG Stratejisi, denizcilik sektöründen kaynaklanan sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik uzun vadeli hedefleri belirleyen bir politika belgesidir. Bu strateji, küresel iklim değişikliğiyle mücadelede IMO'nun temel yol haritasını oluştururken, 2050 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonuna ulaşma hedefini içermektedir. Strateji, ülkeler ve sektör düzeyinde uygulanacak politikalarla yönlendirilir ve emisyonları azaltmaya yönelik geniş kapsamlı bir çerçeve sunar. Buna karşın CII, bu stratejinin uygulanmasında kullanılan bir araçtır ve gemi bazlı, kısa vadeli karbon performansını ölçmeye yönelik bir tekniktir. CII, 2023 yılından itibaren zorunlu yasal bir uygulama olarak denizcilik sektöründe devreye girmiştir. Bu uygulama, her geminin operasyonel karbon yoğunluğunu hesaplayarak, gemilerin enerji verimliliğini izler ve karbon salımlarını azaltmaya yönelik somut adımlar atılmasına olanak tanır. CII, gemi bazlı bir ölçüm aracıdır ve her bir geminin yıllık karbon yoğunluğunu belirler, bu sayede emisyon performansı değerlendirilir. Özetle, GHG Stratejisi uzun vadeli hedeflere yönelik bir politika ve strateji belgesi iken, CII teknik ve operasyonel düzeyde, kısa vadeli karbon performansını izlemek için kullanılan bir araçtır. Bu ikisi, birbirini tamamlayarak IMO'nun denizcilik sektöründeki sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik çabalarını güçlendirmektedir.
Denizcilik sektörü, IMO'nun sıfır emisyon hedeflerine ulaşmak için çeşitli teknolojik çözümler geliştirmektedir. 2025 yılı itibarıyla, IMO’nun revize edilen Sera Gazı Stratejisi kapsamında denizcilik sektöründe hem teknik hem de operasyonel düzeyde kapsamlı yenilikler yürürlüğe girecektir. Öncelikle, IMO Net-Zero Fuel Standard adı altında yeni bir yakıt standardı tanımlanacak; böylece gemiler artık sıfır veya çok düşük karbon salınımlı yakıtlar kullanmak zorunda kalacaktır. Bu da biyo-yakıtlar, amonyak ve hidrojen gibi alternatiflerin kullanımını teşvik edecektir. Mevcut gemi enerji verimliliği düzenlemeleri (EEDI ve EEXI) daha da sıkılaştırılarak, yeni inşa edilen ve mevcut gemilerde karbon emisyon performansı belirgin şekilde sınırlandırılacaktır. Ayrıca, Ship Energy Efficiency Management Plan (SEEMP) belgeleri sadece prosedürel belgeler olmaktan çıkarılıp, performans bazlı, denetlenebilir enerji verimliliğini iyileştirme programlarına dönüştürülecektir. Operasyonel anlamda, gemilere yönelik hız sınırlamaları ve rota optimizasyonu zorunlulukları getirilerek, hem seyir süreleri hem de yakıt tüketimi minimize edilecektir. Bununla birlikte, karbon vergisi uygulaması 2025 sonrası yürürlüğe alınacak ve her gemi işletmecisi saldığı sera gazı miktarına göre mali yükümlülük üstlenecektir; ayrıca, bir küresel emisyon ticaret sistemi kurulacak ve fazla emisyon yapan işletmecilerin karbon kredisi satın almaları gerekecektir. İzleme ve raporlama yükümlülükleri genişletilerek, sadece CO₂ değil, aynı zamanda metan ve azot oksit gibi diğer sera gazları da zorunlu veri raporlama kapsamına alınacaktır.
Böylece, 2025 yılı denizcilik sektöründe alternatif yakıt kullanımından verimlilik teknolojilerine, hız kontrolünden piyasa temelli ekonomik mekanizmalara kadar uzanan çok katmanlı ve zorunlu bir düşük karbon düzeninin fiilen uygulamaya konulduğu bir milat olacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, 2025 yılı ve devamında GHG ile hayatımıza girecek olan yenilikler sayesinde kademeli olarak 2050 yılına gelindiğinde sıfır sera gazı emisyonu hedefine ulaşılması çevre kirliliğini ve küresel ısınmayı çok büyük ölçüde olumlu etkileyerek dünyayı daha yaşanabilir bir hale getirecektir.