Ülgener

Ulgener

Çartererin Donatana Karşı Sorumluluğunu Sınırlandırmasına İlişkin “MSC FLAMINIA” Kararı

- Aybike Kopuz

a) Uyuşmazlık:

Birleşik Krallık En Üst Derece Mahkemesi (Supreme Court), “MSC Mediterranean Shipping Company SA (“MSC/ Çarterer”) v Conti 11 Container Schiffahrts-GmbH & Co KG MS”(“MSC Flaminia”) davasında verdiği Nisan 2025 tarihli karar ile, çartererin donatana karşı sorumluluğunu sınırlandırması hakkında Deniz Alacaklarına Karşı Mesuliyetin Sınırlanması Hakkında 1976 tarihli Milletlerarası Sözleşme’nin (“LLMC”) yorumu ve uygulanması konusunda oldukça önemli bir karar vermiştir.

2012 yılında Charleston/ Güney Karolina’dan Anvers/ Belçika’ya seyir halindeyken “MSC Flaminia” gemisinde meydana gelen patlama ve yangın sonucu yaşanan can kaybı ve yük hasarı nedeniyle donatan ve sigortacısının uğradığı yaklaşık 200 milyon USD tutarındaki zararın tahkim yargılaması neticesinde çartererden tahsiline karar verilmiştir. Buna karşılık çarterer, LLMC uyarınca sorumluluğunu sınırlamak amacıyla 2020 yılında yaklaşık 28.2 milyon GBP tutarında bir sınırlama fonu kurmuştur.

b) Hukuki sorun:

En Üst Derece Mahkemesi kararı, LLMC’nin yorumuna ilişkin aşağıda yer verilen iki temel hukuki soruna açıklık getirmesi bakımından oldukça önemlidir:

Çarterer, donatanın bizzat uğramış olduğu zararlara ilişkin talepler bakımından sorumluluğunu sınırlandırabilir mi?

Donatanın yapmış olduğu masraflar, LLMC Madde 2’de yer alan “sınırlamaya tabi alacaklar” kapsamında mıdır?

LLMC Madde 2 uyarınca, aşağıda yer verilen alacaklar sorumluluk sınırlamasına tabidir:

“a) Gemide veya geminin işletilmesi yahut kurtarma ve yardım faaliyetleri ile doğrudan ilgili olarak vuku bulan ölüm, yaralanma, (liman tesisleri, havuzları, seyrüsefere elverişli su yolları ve seyir yardımcı tesislerinin maruz kaldıkları zararlar dahil olmak üzere) her türlü eşya ziya ve hasarı ve sair bütün zararlardan doğan alacaklar;

e) Gemi yükünün imhası veya zararsız hale getirilmesinden doğan alacaklar;

f) Sorumlu şahsın bu sözleşme hükümleri uyarınca mesuliyetini sınırlayabileceği bir zararı önlemek veya azaltmak için alınan tedbirler ve bu tedbirlerin başkaca sebep oldukları zararlar yüzünden sorumlu şahıstan gayrı bir kimse tarafından ileri sürülen alacaklar.”

c) Yerel Mahkeme (High Court) ve İstinaf Mahkemesi (Court of Appeal) kararları:

Donatan, “dahil olan/ dışında kalan” argümanını ileri sürerek, LLMC kapsamında sorumluluğu sınırlama hakkının esas olarak gemi maliki ve LLMC Madde 1/f.2’de tanımlandığı üzere gemi maliki sayılan çarterer, donatan ve işleteni (yani “dahil olanları”) bu tanımın dışında kalan kişilerden (“dışında kalanlardan”) gelen taleplere karşı korumak amacıyla düzenlendiğini iddia etmiştir. Bu kapsamda “gemi maliki” sayılan çartererin donatanın uğradığı zararlar bakımından donatana karşı sorumluluğunu sınırlama hakkına sahip olmadığını ileri sürmüştür.

Yerel Mahkeme, donatanın “dahil olan/ dışında kalan” argümanın kabul etmese de donatanın taleplerinin LLMC kapsamında sınırlamaya tabi alacaklardan biri olmadığına karar vermiş ve çartererin sorumluluğunu sınırlayamayacağına hükmetmiştir. İstinaf Mahkemesi ise donatanın “dahil olan/ dışında kalan” argümanına kendi yorumunu katarak Yerel Mahkeme kararını onamıştır. Mahkemeye göre, donatanın bizzat uğradığı zararları tazmin etmek amacıyla çarterere karşı ileri sürdüğü talepler LLMC Madde 2 kapsamında değildir; zira aksi takdirde, üçüncü kişilerin taleplerini karşılamak üzere kurulan fondan donatanın kendi zararlarının tazmini için faydalanması mantıksız sonuçlara yol açabilir.

d) En Üst Derece Mahkemesi kararı:

Yüksek Mahkeme, birinci hukuki mesele bakımından Madde 1/f.1 ve 2/f.1'de yer alan “alacaklar” teriminin, Madde 2'de yer verilen tüm alacak kalemlerini kapsadığına ve bu talebin gemi maliki ya da Madde 1/f.2 uyarınca gemi maliki sayılan diğer kişiler tarafından ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın terimin olağan anlamıyla yorumlanması gerektiğine karar vermiştir. Donatanın, fonun aynı zamanda fonu kuran tarafça da kullanılabileceği yönündeki endişesi ise “CMA DJAKARTA” kararında yer alan doğrudan gemiye gelen zarar veya hasar ya da bunun sonucunda ortaya çıkan dolaylı zararlar için ileri sürülecek taleplerin, Madde 2/f.1(a) maddesi uyarınca sınırlamaya tabi alacaklardan olmadığı ilkesine dayanılarak reddedilmiştir. Yüksek Mahkeme, bu istisna ile donatanın zararlarının fona dahil edilmesi halinde doğabilecek adaletsiz sonuçlara karşı yeterli koruma sağladığına kanaat getirmiş ve çartererin, donatanın kendi zararlarına ilişkin talepler bakımından sorumluluğunu sınırlayabileceğine hükmetmiştir.

İkinci hukuki mesele bakımından ise Yüksek Mahkeme, Madde 2/f.1’ de yer alan her bir masraf kalemini ayrı ayrı incelemiştir. Yüksek Mahkeme, geminin bakım ve onarım nedeniyle tersaneye seyri için ulusal makamlara yapılan ödemelerin, yangın söndürme suyunun ambarlardan tahliyesi ve atıkların gemiden uzaklaştırılmasına ilişkin masrafların doğrudan geminin tamirine yönelik olması nedeniyle sınırlamaya tabi olmadığına hükmetmiştir. Bu masrafların, hadise neticesinde Madde 2/f.1(a) kapsamında yük hasarından kaynaklanan dolaylı zararlar ya da Madde 2.1(f) kapsamında zararı önlemek ya da azaltmak için yapılan giderler niteliğinde olmadığı belirtilmiştir. Öte yandan, Yüksek Mahkeme, sağlam ve hasarlı yükün boşaltılması ile yükün temizlenmesi masraflarını, Madde 2/f.1(e) kapsamında “yükünün imhası veya zararsız hale getirilmesinden doğan alacak” kapsamında değerlendirilerek sınırlamaya tabi olduğuna karar vermiştir. Mahkeme, bu eylemlerin geminin onarımı için de gerekli olması gerçeğinin bu hüküm kapsamındaki sınırlamayı engellemediğini açıklığa kavuşturmuş ve çartererin Madde 2.1(e)'nin yalnızca geminin işletilmesinde yer almayan taraflarca ileri sürülen taleplere uygulanabileceği yönündeki argümanını reddetmiştir.

e) Sonuç:

Sonuç olarak Yüksek Mahkeme, donatanın uğradığı zararlar da dahil olmak üzere, gemi maliki tarafından ileri sürülen talepler bakımından çartererin sorumluluğunu sınırlayabileceğine hükmetmiş ve LLMC’nin yorumlanmasında netlik sağlamıştır.

docxfilePDF